Yolculuk diyorum çünkü bir an da olan veya sihirli değnek ile saniyede yapılan bir değişim olmadı. Meşakkatli, sabır gerektiren, nefs terbiyesini öğreten ve en önemlisi değişimi kendi benliğinde kabul etmiş olmanla başlayan bir yolculuk…
En başından başlamak isterim anlatmaya. Sporcu biri, voleybol oyuncusu idim. Hem çok enerjik hem de çok hareketliydim her zaman. Tabi o zamanlarda yaşın verdiği rahatlık ile ne yesem kilo almıyordum. Hoş, bu durumdan da inanılmaz keyif alıyordum. Sonuçta kim istemez ki yiyip yiyip kilo almayalım?
Durumlar ta ki ben sporu bırakana ve iş hayatına atılana kadar… Okulda staj döneminde yediklerime içtiklerime dikkat etmez olmuştum. Bir anda kilo almaya başlamıştım. İlk anda o döngünün içerisinde bu kadar kilo aldığınızı fark etmiyorsunuz. Ancak birinin sizi üçüncü bir göz olarak dışarıdan görmesi ve uyarmasıyla, ayrıca giydiğiniz kıyafetlerin bedeninize uymamasıyla farkına varıyorsunuz.
Benim olanın farkına varmam biraz zaman aldı. Neredeyse 3-4 yıl diyebilirim… Sınır olarak 70 kiloyu gördüm. Bedenim 36 bedenden 42 bedene çıktı. Ne giydiğim kıyafet üstüme yakışıyordu ne de midemin sesini susturabiliyordum. Bu arada mide gerçekten çok acımasız bir organ! Yedikçe bir anda genişleyen, genişledikçe daha da büyüyen, büyüdükçe de doymayan…
Bir karar vermem gerekti. Ya her gün porsiyonlarımı daha da büyütüp aç midemi susturacaktım. Çünkü zihinsel ve duygusal olarak da görsel olarak da doymuyordum. Ya da midemin sesini dinlemeyip mantığımla harekete geçecektim.
Bir kararsızlık çemberi içerisinde iken, bir gün ani bir kararla hemen diyetisyene randevu almaya karar verdim. Çünkü tek başıma yapabileceğim bir şey değildi bu. Sadece bedenimi değil, yediklerimi içtiklerimi, yemek seçimlerimi, alışveriş listemi vs. her şeyi değiştirmem gerekliydi. Aslında mutfak renovasyonu gibi bir şey bu. Yani ben ona benzetiyorum. Sonuçta mutfağında aşın ne var ise miden de de o var.
Diyetisyen serüvenim gerçekten çok başarılı geçti. İlk başta; ilk heyecanla kilo vermeye başladım. Gerisi ip söküğü gibi geldi zaten. Elbette herkeste olduğu gibi bende de duraksama dönemleri oldu. Ancak yılmadım, pes etmedim. Hedefim olan kiloya ulaşana kadar hırsımı ve azmimi kaybetmedim hiç. Yavaş ilerledim ve yavaş zamana yayarak kilo verdim. Çünkü metabolizmam da yavaştı maalesef. Ama zaten şunda hem fikiriz ki; ‘Yavaş ve zamanla verilen kilolar, hızlı geri alınmıyor.’
Bu süreçte spor olarak yürüyüş ve pilatesi hiç bırakmadım. Bu yüzden vücudumda hiçbir sarkma problemi yaşamadım. Ancaakkkk… Çatlaklarım… Onlar hep benimle, alın yazılarım. Barışığım artık kendileri ile. İlk başta çok ağlamış, üzülmüştüm neden geçmiyorlar diye. Ancak gereksizmiş, kendinle barışık olman en önemlisi. Bırakın kalsın çatlaklarınız. Her derin çizginin hatırası olsun sizde. Her baktığınızda ne kadar büyük işler başardığınızı görün ve kendinizi takdir edin. Çünkü ben gerçekten hala öyle yapıyorum…
Şimdi hedeflediğim kilodayım ve son 6 yıldır koruma dönemindeyim. Bu arada elbette her şeyden yiyorum, tadıyorum. Kendimi kısıtlamıyorum, çünkü sonuçta bende bir insanım. Sadece iplerin ucunu tam anlamıyla salmış değilim. Dengeleme yapıyorum, spor yapıyorum, porsiyon kontrolü yapıyorum…
Son bir şey söylemek isterim. Ben böyle mutluyumdur, belki sen de öyle mutlusundur. Önemli olan insanın kendini hangi bedende, hangi kiloda, hangi fizikte mutlu hissettiğidir. Kimse için değil, kendin için yaşa. Kendin için değiş. Sağlığımız yerinde olsun, sağlıklı bireyler olalım, sağlıklı bedene sahip olalım yeter. Gerisi gerçekten teferruat.
Biz -hele ki biz kadınlar- istedikten sonra, yapamayacağımız hiçbir şey yok…
Sevgiler, sevgiyle kalın.
Hülya KOCABAŞ
Comments