Bu yazımda kendimce, minnoşça Pilates Camiasının zorluklarından bahsedeceğim. Camia diyorum çünkü gün geçtikçe nüfus sayısı kadar çoğalıyoruz. Büyümesinden şikayetim yok ancak büyüdükçe yoldan çıkan, yolu şaşıran düzensiz ve bilinçsiz bir sektör haline gelmesi…
Joseph Hubertus Pilates, saygı değer ekmek kapımızın baş tacı, bu egzersiz metodunu bulup, geliştirip, tanıtıp, ileriye dönük yapı taşlarını tek tek oluştururken bu kadar popüleritesinin yüksek olacağını tahmin etmemiştir. Şimdi ki modern pilates ile birlikte tüm dünya genelinde büyük yer etti. Ancak daha önce birçok eğitimde değerli master eğitmenlerinde belirttiği bir şey vardı; Türkiye’de ki eğitmen ve stüdyo sayısı kadar, Avrupa da stüdyo ve eğitmen yok demişlerdi, haklılar da.
Aslında sektörümüzün büyümesi güzel, canlılık katar. Ancak biz adımlarımızı basamak basamak değil de metre metre attığımız için bazı şeyleri unutarak yola koyuluyoruz hedeflerimizde.
Her şeyi layığı ile yapmak gerek diye düşünüyorum. Sizce de öyle değil midir? Her işte olduğu gibi burada da ikiye ayrılıyoruz; işini severek yapanlar, işini iş için yapanlar… bu şu demek oluyor; biri çaba diğeri para.. bu arada elbette hepimiz ekmek paramızı kazanmak için çalışıyoruz. Hepimiz hayatımızı idame ettirmek zorundayız. Ancak en başta söylediğim gibi ilk mesele ‘severek yapmak!’.
İnsanız ve iyiyi kötüyü ayırt edebilecek kadar algılarımız açık, gözlerimiz pek. Değerli master eğitmenim Ertan Hocam ile kısa bir dialoğumuzu paylaşmak isterim. Kendisine bir öğrencimin videosunu atmıştım ve hareketi gerçekten iyi analiz edip üyeme doğru hizalayıp yaptırabilmiş miyim onu teyit etmesini istemiştim. Bana en başta şunu söyledi; gerçekten gözüne iyi gözüktü mü seyrettiğin şey?.. evet çok doğru söylemişti hocam, hareketi karşıdan izlerken gerçekten gözüne kusursuz gözüktü mü? Eğer gözüktüyse bil ki zaten kusur yoktur..
Sözüm meclisten dışarı ama kaç eğitmen buna dikkat ediyor ve bakıyor.? Her gün gözlerimiz kan ağlıyor. Sosyal medyada korkunç şeyler seyrediyoruz ve buna her gün bir tane daha ekleniyor.
Peki kusursuz olmak değil de, iyimser yaklaşayım, iyi bir eğitmen olma yolunda ne yapmalıyız*? Bir kere öncelikle sattığın ürünü tanımalısın. Daha reformer üzerine çıkmamış eğitmenler tanıyoruz… çok antrenman yapmalısın, eleştiriye açık bilgiye aç olmalısın, bencil değil çoğul düşünmelisin, öğrenmek için çaba sarf etmeli vakit ayırmalısın, bütçe ile birlikte mümkün ise eğitimlere gitmelisin, ezber kalıplardan çıkıp neye ihtiyaç vardır mantığını oluşturmalısın. Arkadaşlar her egzersiz her birey için uygun olmayabilir.! Bireyi o egzersize kadar hazır hale getirmek bizlerin görevidir.
Günümüzde işte bu yüzden pilates mesleği kolay gözüküyor ve bu kadar el altına düşüyor maalesef. Buna da en büyük sebep sosyal medya! Tayt-Bra takımını giyen, fotoğrafını da en güzel açı da çeken, belki en az bir eğitime gitmiş ya da gitmemiş fark etmez hemen en uygunundan evine, yerine bir ekipman alan herkes pilates eğitmeni. İşte bu kadar…
Bu bilinçsizlik tüketicimize de yansıyor maalesef, yani üyelerimize. Artık hiçbir üye ders verecek eğitmeninin eğitimlerini, işyerinin kontrolünü sorgulamıyor. Çünkü onlara göre ekipman eşittir aynı ekipman. Eğitmen eşittir aynı eğitmen. Bu algıyı yıkmak için şunu yapıyorum ve bizi arayan değerli üyelerimiz bilirler ki; ilk aradıklarında öncelikle şunu soruyoruz ‘stüdyomuzu ve eğitmenlerimizin eğitimlerini sitemizden incelediniz mi?’ bunu soruyorum çünkü öncelikle ben bir eğitmen miyim onu sorgulasın istiyorum. Bilinçli tüketici olmak hem karşıya fayda sağlar hem de size. Sonuçta siz kendinizde bir hizmet satın almak isteseniz en kalitelisini en iyisini almak istersiniz. Değil mi? Ücretlendirme kısmı bizim için ikinci planda yer alıyor.
Yalnız sosyal medyada izlemek zorunda bırakıldığımız o saçma videolar maalesef pilatesin P’si bile değil, hele ki yapılan egzersiz, bizim öğrendiğimiz pilates ile çok başka safhadalar.
Evet ben bir BESYO mezunu değilim. Evet bunun okulunu okumadım. Hatta bu yüzden eğitimlerde çokça kinlenmiş eleştiri yağmuruna tutulup dışlandım, tıpkı diğer bu işe gönül vermiş eğitmen dostlarım gibi… ama ben bu işe gönül verdim, emek verdim. Hala da vermeye devam ediyorum. Bir fiil 2019 yılından beri eğitimlere gidiyorum, dışarıdan okuyorum. Oldum demiyorum olma yolunda devam ediyorum diyorum. İşini sevmek özümsemek, okulunu okumaktan daha önemli. Yine diyecekler buradan; ‘şuna bak okulunu okumamış ama ahkam kesiyor, yargı dağıtıyor’ diye. Desinler inanın hiç umrumda değil. Onlara cevabımı aşağıdaki linkte bırakıyorum. Oturup inceleyebilirler…
Ben iyiye iyi derim, kötüye de kötü… bu kadar netimdir. Türkiye genelinde çok sevdiğim değerli eğitmen arkadaşlarım var. Hepsini hep takdir etmişimdir ve büyük zevkle takip ediyorum işlerini. Bahtları açık, başarıları hep daim olsun. Herkes iyi bir eğitmen olabilir, iyiyi de kötüyü de var etmek sadece bizim elimizde.
Son söz olarak sektörümüzün büyümesinden asla şikayetçi değilim. Bunu yeniden belirtmek isterim. Keza rekabet güzeldir. Kişiyi diri tutar. Benim davam herkesin işini layığı ile yapması. Bir eğitmen olarak daha özverili çalışması, pilatesi gerçek bir eğitmen olarak hareket ilkelerimizin kalıbını bozmadan tanıtması, bireylere maddi kazanç kapısı olarak değil ona nasıl iyi gelebilirim gözüyle bakması.
Sevgiyle kalın, Hülya
Comments